bugün
yenile
    1. 9
      +
      -entiri.verilen_downvote
      keşke seni hiç tanımasaydık ve bugün yeni yaşını kutluyor olsaydın. doğum günün kutlu olsun.
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      atatürk'ün "türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın." dediği kadinlarimiz göklerde değiller ama tek tek toprağa veriyoruz. ceren ve ceren gibi ülkemizi geliştirecek değiştirecek kirden pastan arındıracak kadınlarımızı, annelerimizi, geleceğimizi kör cahilin biri yüzünden kaybediyoruz. geleceğimizi karartiyoruz ve bu da yetmezmiş gibi arkasından hak etti gibi laflar duyuyoruz bitsin artık bu cahillik.
    3. 11
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Sabah sabah kendimden nefret ettirmek istiyorum. Vicdanınızın sesi olmaya değil, içimizdeki karanlığın sesi olmaya geldim. Vicdan pornosunu yeterince yapıyoruz zaten twitter'da. Bu tarz olaylarda hep denir ya hani; "Alışmayacağız!" Nasıl yani ya? Aslında alışığız ya da alışık olmamız gereken bir şey bu. Farkında bile değiliz sadece. Şiddet bir dünya gerçeği, zorbalık bir dünya gerçeği, kadına şiddet bir dünya gerçeği, pedofili bir dünya gerçeği, psikopat manyaklar bir dünya gerçeği. Hem de insanlığın başından beridir böyle bir şey var. Kabullenelim böyle şeyleri, gevşeyin biraz falan demiyorum gerçi. Tabii alışmayalım ama durum tam olarak sandığımız gibi değil bence. Anıt sayaç'ta 2019 yılında şiddet mağduru 391 kadın var. üç yüz doksan bir. Kaçını hatırlıyorsunuz? Erkek zorbalığına maruz kalmış 391 kadından kaç tanesini yıl içinde gündeminize aldınız? Ama Emine Bulut'u hatırlıyorsunuz değil mi? Neden? 391 kadından ayıran özelliği nedir? Cevap: Ölüm videosunu izledik. Son anlarında bize dönüp "ölmek istemiyorum" dedi. Emine Bulut'u hafızalarımıza kazıyan şey buydu. Keza Ceren Damar'ı daha az insan anımsar ama onu da iyi hatırlıyoruz. Neden? Çünkü kadın, birçok kadının hayali olan akademik seviyede bir kadındı. Genç bir akademisyendi. Mesela Müge Anlı'da yıl içerisinde bin bir çeşit olay olmasına rağmen günlerce, haftalarca ana gündem olmasını anlayamadığım bir olay vardı. Leyla Aydemir isminde bir kız çocuğu. Neden bu kadar gündeme oturdu diye düşündüm durdum, anlayamadım bir süre. Cevap: Kız çocuğu çok ama çok tatlı bir çocuk. Özellikle gözleri. Bakabilirsiniz buradan Üşenmedim baktım. Müge Anlı'ya konu olduğu ilk programda bile ne kadar tatlı, dünya güzeli, harika bir çocuk olduğunun üzerinde epey duruluyor. Sağlıklı insanların bile kaybolduğunda aklına direkt pedofili ihtimalini getiren bir sevimliliği olan bir çocuktu Leyla. Leyla'yı diğer çocuk ölümlerinden, kayıplardan ayıran kocaman gözleri vardı. Biz o gözleri unutamadık. Ceren Özdemir. Çok samimi söylüyorum. ilk anda asla ilgimi çekmeyen bir haberdi onun öldürülmesi. Hatta eski bir gündem olduğunu falan düşündüm ilk başta. ismi bir yerlerden tanıdık geliyor falan dedim. Yeni öldürülmüş genç bir kız olduğunda da o kadar şaşırmadım ben. Keza alışkınım böyle şeylere. Sonra biraz inceledim bu ismi. Ceren 20 yaşında, üniversite öğrencisi, bale yapan bir kızdı. Ve çok güzel bir kızdı. Dupduruydu. O zaman anladım 391 kadından ayıran özelliğinin ne olduğunu. insanın bir bakınca bir daha bakmak isteyeceği kadar duru bir güzelliği vardı kendisinin. insanları etkileyen buydu. Halbuki iş yerinde muhasebedeki koca götlü aysel öldürülseydi bu kadar zorumuza gitmezdi. Zaten insan kaynaklarından Serdar'ı söylemiyorum bile. Onu direkt biz bile öldürebilirdik. Umurumuzda olmazdı. Bu kadar güzel, kuğu gibi bir balerinin hem de 20 yaşında, hem de gerçekten katille hiçbir alakası olmadan "random" bir şekilde öldürülmesi zorumuza gitti. Herkesin zoruna gider. Sosyal medya ve insan psikolojisi arasında büyük bir savaş var! Biz insanlar olarak bu tarz katastrofi içeren olayları genel itibariyle görmezden gelmeye, alışmaya, yokmuş gibi davranmaya meyilliyiz. Çünkü yaşama ancak bu şekilde devam edebiliriz. Bilinç altımız bir filtre görevi görür. işine yaramayan olayları ne kadar üzücü, ne kadar yıkıcı olursa olsun görmemeye çalışır. Şimdi Allah aşkına Ceren Özdemir hakkında binlerce tivit atılıyor. Bu insanlar tivit atarken harcadıkları süre kadar bile konuşmuyorlar yanındaki insanlarla. Sosyal medya personası ile gerçek dünya personası arasında çıkar farklılıkları var. Bu yüzden gün boyu onlarca tivit atan bir insan akşam yemeğinde konuyla alakalı 2 cümle bir kuramıyor yanındaki insanlara. Bu tespit teyit edilebilir bir gözlemdir. Zaman zaman etrafınızdaki insanlarda deneyebilirsiniz. Haklı olduğumu göreceksiniz. Sosyal medya dünyası ya da kültürü bu eğilimlerimizin farkında. Bir şekilde bu tarz kötücül olayları "ignore" etmeye meyilli olduğumuzu bildiği için zaman zaman öne çıkan bazı spesifik yönleriyle dikkatlerimizi tekrar çekmeyi başarıyor. Bak bu alıştığın gibi olanından değil, bak bu çok güzel, bak bu çok başarılı, bak bu çok şanssız, bak bu senin benim gibi... Bilinç altımız da bu dikkat çekici yönlerden kaçamıyor. Kadınların dünyadaki yeri elbette çok da iyi değil. Hala bir erkeğin anlayamayacağı zorluklar çekiyorlar. Ama yine de bu yüzyılda yaşayan kadınlar insanlık tarihinin en şanslı kadınları olabilirler. Zaten alışkın olduğumuz, hatta gidişatından neredeyse memnun olacağımız olaylarda ayırıcı/dikkat çekici özellikler ile farkındalığımız bir derece daha artırılıyor. Eğer bu yapılmazsa toplumsal yaşam anlamında iyi niyetli farkındalıkları kazanmamız mümkün değil. Hassasiyetlerimizi geliştirmek için "kötü olanın hızlı yayılması" gerekiyor. işte milyonlarca anksiyete mağduru genç nüfusun ortaya çıkmasını sağlayan şey tam olarak bu politika. Sosyal medya kültürünün şeffaflığı ve olumlama politikası ile beraber soyunduğu toplum mühendisliği insan psikolojisine karşı savaş açmış durumda. toplumu yeni değerler adına yeniden inşa edebilmek için tüm insanların psikolojisini tüm imkanlarıyla beraber tahrip etme derdinde. Amacına da ulaşıyor. Toplumu yeniden programlıyor, bir çok insanın değerlerini güncelliyor, hassasiyetlerini geliştiriyor ama bunun yanında bilinç altımızı da darp etmiş oluyor. Ne kadarı iyi ne kadarı kötü bunu zaman gösterecek. Ama kitlesel iletişimi ve yayılımı aktif kullanan insanları depresyona, anksiyeteye sürüklediği, psikolojik olarak yaraladığı, aynı zamanda da hassasiyetlerini bir derece geliştirdiği bir gerçek. Bunu sağlayan sosyal medyanın kendi politikasıdır. Bu tarz sosyal sorumluluk meselelerinde dünya (Türkiye bile) kesinlikle iyiye gidiyor. Bundan şüphem yok. Ama sosyal medyayı bu tonda kullanmak oranın politikalarına ters. insanlar tarih boyunca istatistiki olarak böyle bir dünyayı hayal etmiş olabilirler. Bundan 200 yıl öncesinin idealist ve iyi niyetli insanları böyle bir dünya hayal ediyordu belki de. Ama görüyorsunuz, milyonlarca insanın hayalini kurduğu bir dünyada yaşıyoruz ve kimse mutlu değil. Mutlu olamıyoruz, buna kimse izin vermiyor. Çünkü mutlu olursak dururuz. Dünyayı programlamak, yeniden inşa etmek için durmamalıyız ve dünyanın programlanabilmesi mutsuzluğa bağlı. Mutlu olmak işe yaramadığı için mutlu olmamız istenmiyor. Bu yüzden mutlu değiliz. En kısa sürede tektip ve sorunsuz bir toplum istediğimiz için asla gevşememeli, asla yavaşlamamalıyız. O yüzden daima kötülüğün ne kadar da kötü olduğu gözümüze sokulmak zorunda. Daima iğrenç bir yere sürüklendiğimiz düşünülmeli ve asla alışmamalıyız. Hız kesmeden hayalimizdeki ütopyaya ulaşmak için bu şekilde kendi zihin dünyamızı kanırtmak zorundayız. Sosyal medya kültürünün son 10 yıldır çabaladığı şey tam olarak bu. insanların bilinç altı dünyasını kötü olanla kanırtmaya çalışmak. Bu zorlama ile çoğumuz yumuşacık insanlar olduk. Hepimizin hassasiyetleri anormal derecede ileriye taşındı. Öyle ki katliam yapmak isteyen bir insanın varlığını bile kabullenemiyoruz. Sıradan bir adamın, sıradan bir kadını, rastgele bir şekilde öldürmesini açıklayamıyoruz. Çünkü bizler de sıradan insanlarız ve bir gün o sıradan adamla karşı karşıya gelebiliriz. Neden gelecekmişiz ki? Gelmemeliyiz. O adam gibilerinin bu dünyada yeri yok, olmamalı. Dünya -Türkiye dahil- birtakım vesilelerle 200 yıl öncesine göre çok ama çok iyi bir yere geldi. Ama toplumu bu şekilde inşa ederken aynı zamanda insanların zihin dünyalarını da yeninden programladık. Son yıllarda insan'la çok uğraştık. Birbirimizi çok yorduk. Artık post-modern insanın zihin dünyası çok ama çok başka seviyelerde. inceldikçe inceldik, nahifleştikçe daha da nahif hale geldik. Dünyanın kötüye gidiş hızından çok daha hızlı bir şekilde nahifleşiyoruz. Aslında genelde olan bu. En önemlisi inanılmaz tatminsiz, doyumsuz insanlar haline geldik. Kusursuz bir dünyadan başka bir şeyin hayalini kafamızda canlandıramıyoruz. Bizim dünyamızdaki insanın canının her şey ama her şey sıkabilir. Çünkü buna programlandık: Tahammülsüz, mükemmeliyetçi, tanrısal arzuları olan, korkularla dolu, geliştirilmiş ve ısmarlama hassasiyetleri olan, doyumsuz ve kolay sıkılan bir canlı olarak yeniden inşa edildik. Hepimiz kendi dünyamızda bir tanrı gibi davranıyoruz. Bundan utanmıyoruz. Bunu hak ettiğimize inanıyoruz. Bu yüzden bizim canımız sıkılmamalı. Bu dünya cesur yeni dünya Bireysel bakış açılarımız artık kendi hükümranlığımızın "tanrısal bakış açısı" olduğu için, olumsuzluğun en küçüğünden en büyüğüne hepsinin aynı boyutta sabitlendiği ve tahammül sınırlarımızın laçkalaştığı mutlu olmanın doğal yollardan imkansız olduğu... cesur, yeni, dünya
    4. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      aga kadınlarımız öldürülüyor ve biz hiçbir şey yapamıyoruz bize de yazıklar olsun.. şahsi düşüncem adalete hukuğa insan haklarına belki aykırı lakin bu eli kanlı orospuçocuğu ırz düşmanlarını hapise atmak beni kesmiyor özel bir işkence hapishanesi yapılıp oraya alınıp ölene kadar hergün işkence edilmeli etleri kör bıçakla kesilip üzerine tuz basılmalı tırnakları çekilip vücutlarına çiviler çakılmalı hergün ama hergün beni öldürün diye yalvarmalı ama öldürmek yok öldürmek bu kansız şerefsizlere ödül olur yaşayacaklar ibreti alem olsun diye olsun diye yaşayıp ifşa edileceklerki bir daha kimse bu ülke böyle bir şeye cesaret edemesin..
    5. 21
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bugün aramızdan ayrılışının 1. sene-i devriyesi. mekanın cennet olsun en güzel balerin, umarız orada istediğin huzura kavuşmuşsundur. soysuz piç kurusunun şu açıklamalarını ne zaman görsem kanım çekiliyor, başımdan kaynar sular dökülüyor. daha fazla ceren'lerimizi kaybetmemek ümidiyle.
    6. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      unutmayacağız.